Pebiyotikler vücudumuzda yararlı bir veya daha fazla türden mikroorganizmanın çoğalmasını veya aktivitesinin artmasını sağlayan sindirilemeyen besin bileşenleridir. Biyoyararlınımı yüksek prebiyotikler çok az besinde bulunurlar ve onların içinde de düşük konsantrasyonda aktif madde bulunur.
2 ila 20 sakkarit uzunluğunda olan bu kompleks şeker yapılarına oligosakkarit denmektedir. Sindirilemediği için dost bakteriler yani probiyotikler tarafından kullanılarak değerlendirilirler.
Bir besinin prebiyotik niteliğe sahip olabilmesi için kalın bağırsaklara emilmeden ulaşabilmesi ve burada bulunan bakteriler tarafından hidrolize edilebilmeleri gerekir. Hidroliz işlemini en çok özellikle anne sütü kullanımı ile birlikte ilk desteklediğimiz bakteri türleri olan Bifidobaktarler ve Laktobasiller gerçekleştirmektedir. Hidrolizasyon işlemi sonucu oligosakkaritler asetat bütirat ve propiyonat gibi kısa zincirli yağ asitlerine metabolize edilirler. Bu yağ asitleri kalın bağırsak epitelyumunun morfolojik ve işlevsel bütünlüğünün korunması gibi birçok fonksiyon için önemlidir.
Sindirim sisitemi, Hemoroid, Kadın Hastalıkları, Erkeklerde prostat problemleri gibi rahatsızlıklarda bu epitelyum yapının kalitesi doğrudan veya dolaylı pozitif etkiler sağlar.
Başlıca Prebiyotik Kaynakları Nelerdir?
Bal
Meyveler
Soğan,
Yerelması,
Tatlı Patates
Hindiba
Sarımsak
Pırasa,
Muz
Teke Sakalı Çiçeği
Enginar
Kereviz
En az probiyotik alemi kadar karmaşık olan denklem prebiyotiklerin kendi içlerinde de 18 ayrı çeşidinin olmasıdır. Her bir çeşit mikrobiyota(bakteriyel denge) üzerine farklı sonuçlar doğurmaktadır . Çok iyi hesaplanması gereken bu denklem parmak izi gibi her bireyde farklı sonuçlar doğurmaktadır. Bu yüzden prebiyotik tüketim önerileri de hastalıklara ve kişinin mikrobiyom dengesine uygun olarak ve sıklıkla geribildirim toplanarak yapılmalıdır.