Makaleler

Yeme Davranışının Fizyolojisi

Normal olarak her birey açlık duyusu ile bir yiyecek ve içecek arayışına girer. Bu fizyolojik olarak mantıklıdır ki; hayatta kalabilmemiz için gerekli olarak enerji ve besin öğesi kaynaklarını elde edebilelim. Ancak son zamanlarda bu döngü modern dünyanın işleyişine yenik düşerek yerini fizyolojik olmayan açlık mekanizmalarına bırakmış durumda. Ben kendi danışanlarımdan ve çevremden gözlemleyerek sizler için. Normal olmayan acıkma türlerini inceledim. Gelin beraber başka hangi durumlarda da yemek yemeye devam ediyoruz görelim.

 

Sıkılınca Yemek Yiyoruz

Evet yanlış duymadınız, bizler çoğu zaman yemek yemeği sosyal bir davranış olarak gerçekleştiriyoruz. Bunun sonucunda da sıkıldığımız zamanlarda; daha önceden yemekten keyif aldığımız şeyleri yeme ihtiyacı duyuyoruz. Daha önceden keyif aldığımız konusunu biraz açmak gerekebilir. Bu yiyecek kimi zaman sevdiğimiz dostlarla içilen bir kahve ve yanındaki mozaik pasta. Kimi zaman küçüklüğümüzde bize haz veren şekerlemeler. Kimi zaman eski günlerde sımsıcak sobanın yanında ailecek, keyifle oturup yemek yediğimiz herhangi bir anne yemeği olabiliyor. Bu tarz açlıklara emasyonel, yani duygusal açlıklar deniyor ve günümüzde en yaygın olanı bu açlık türüdür.

 

Bir Alışkanlık Olarak Yemek

Günümüzde neredeyse her birey yemek yemesi gerektiğine saatine bakarak karar verir oldu. Artık kendimize gerçekten acıktım mı diye sormaz olduk. Modern dünyanın bizde yarattığı defekt bu, saati bulmasa mıydık diye düşündüğüm çok oluyor. Özellikle öğle molalarında yapılan bu davranış biçimi bizi gerçekten de esiri haline dönüştürmüş durumda. Öğle yemeği saati yaklaştıkça acıktık galiba diye söylenmeye başlıyoruz. Oysa sadece 3 saat önce kahvaltı masasından kalkmıştık. Sonuç olarak hiç aç olmasak bile öğle arasına yemek yemeye çıkıveriyoruz.

 

Çok Çalışmak ve İş Hayatı

Çok yiyorum farkındayım ama ben çok çalışıyorum, yemezsem güçsüz düşerim diyerekten bir sürü abur cubur yemek son günlerde en fazla duyduğum replikler arasında. Bunu sözel olarak ifade etmeden bilinç altında bu fikirle yemek yemeye kendini kaptıranlar da hiç azımsanmayacak kadar. Emin olabilirsiniz sağlıklı ve dengeli beslenerek de çok çalışıp sağlığınızı koruyabilirsiniz. Hatta bir öncekinden daha enerjik ve zeki olacağınızın garantisini veriyorum. Nasıl iyi teklif değil mi?

 

Sosyal Yaşamda Çevreye Uyum

Telefon çalar arayan en hoşsohbet arkadaşınızdır. Sizi bir şeyler içmek, bu sırada da azıcık gevezelik etmek, belki biraz da dertleşmek için dışarı davet eder. Sizde hazırlığınızı yapar çıkarsınız.Buluşursunuz;

-Aç mısın?

+Hayır.

-Kahve?

+Olur.

Ünlü bir kahveciye gittiniz mesela. Karton bardaklarda sımsıcak kanserojen içecekler servis edildi önünüze(Sonra ben neden kanser oldum, menengiç içsene halis muhlis porselende). Bardaklar da kocaman hani, neredeyse öğle yemeğinize denk enerji oranını oracıkta yudumlayıverdiniz haberiniz yok. Sonra insülin tavan. Ehh Hayırlısı…

 

Oral Açlık ve Tiryakilik

Sigara tiryakileri sigarayı bıraktıktan sonra neden kilo alır? Bunun Altında yatan neden ne olabilir hiç düşündünüz mü? Bununla ilgili birden fazla değişken olduğu kesin, ancak bence en güçlü değişken madde bağımlılığından çok davranış metamodeli. Tiryakiler ortalama günde 20-30 dal sigara içiyorlar. Her bir sigranın içilme süresi 2-3 dk sürüyor. Bu sırada elleri ve dudakları belirli bir hareketi istemsizce yapıveriyor. Sigara bırakmaya çalışınca da  bu davranışa özlem ve oral açlık başlıyor. Burada sadece madde bağımlılığı değil, davranışsal bağımlılıkla mücadele var. İşte yeme davranışı da buna aşırı benziyor. Kişiler davranışsal açlıklarını bilişsel yöntemlerle yenmekte gerçekten zorlanıyorlar ve sonuç. Keşke yemeseydim.

 

Susuzluk

Açlık ve susuzluğun merkezi hipotalamus, hem açlık hem susuzluk durumunda neredeyse beyne aynı frekansta uyarı gönderiyor. Bu da bizim bu iki uyarıyı birbirinden ayırt edemememize neden olabiliyor. İşte bu yüzden Çoğu zaman sadece susayınca bile yemek yiyoruz. Tabi yemek ile birlikte bolca su tükettiğimiz için de(Ki bu çok zararlı) uyarı geçmiş oluyor. Kısır döngü çalar saati de yeniden kurulmuş oluyor.

 

Açık büfe tatiller fix menüler

Tarihte insana bahşedilen metabolik esneklik hiçbir canlıya verilmemiştir. İnsan ırkı başarılı geçen avlar sonrası çok fazla yemek  ve sonrasında bulabildiği az miktarda besin ile hayatta kalma sanatını kullanarak varlığını günümüze kadar taşıyabildi. Ancak günümüzde bu davranışa ihtiyaç duyulmasını sağlayan bir dış çevre artık mevcut değil. Günümüzün problemi artık açlık değil bolluk olduğundan insanın bulabildiği kadar yeme yeteneği artık bedenimize zarar veriyor. Verdik parasını otele ‘Boşa Gitmesin Bari’ diyerekten içimizdeki fukara yeniden çıkabiliyor ortaya.

 

Peki Ne Yapmalı?

Aslında yazıyı okumak bir şey yapmaya başlamanın yarısı ediyor. Bu yeme davranışlarımızı çoğu zaman farkına bile varmadan yapıyoruz. Ah bir farkında varsak olmayacak hiçbiri. Benim de bu yazıda tam olarak yaptığım şey bu zaten. Farkındalık oluşturup bir daha olmamasını sağlamak. Sevgiyle Kalın. Lezzetli Yaşayın…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir