Makaleler

Hafızayı Güçlendirmek İçin 7 İpucu

Güçlü bir hafıza isteği hemen hemen her hastamın ciddi talepleri arasında. Çoğu unutkanlıktan şikayet ederken aynı zamanda kendilerine teşhisi de koymuş oluyorlar. B12 vitamin eksikliği! Evet toplumun genelinde bu vitamin eksikliği yaygın olarak görülüyor. Hatta D vitamini değeriniz kaç olmalı makalesinde bahsettiğimiz gibi bu vitaminin de referans aralıklarını yorumlamakta ciddi hatalar yapılıyor. Ancak dikkatinizi çekmek istediğim farklı bir yön var. Acaba hafıza güçsüzlüğümüzün nedeni sadece basit vitamin eksiklikleri mi? Yoksa daha değişik yöntemlerle hafıza artırılabilir mi?

Yapılan araştırmalar beynimizin sınırları zorlamaktan hoşlandığını ortaya koyuyor. İlk vereceğim bilgi ‘Benden Geçti Yavrum’ diye dert yakınanlara gelsin. Beyin hücreleri yaşlanmaya bağlı olmaksızın öğrenmeye devam edebiliyor. Hatta yeni şeyler öğrenmek beynimizin beslenmesi gibi bir şey.  Yeni şeyleri öğrenirken beyin eski öğretilerini sorgulayıp değişikliğe uğratır beyni böyle kurcalamak anıların da taze tutulmasına yol açar. Yani güçlü bir hafızanın ilk kuralı her zaman öğrenmeye açık olmaktan geçiyor.

Beynimiz Egzersiz İstiyor. Kafayı Çalıştırın.

Beyin genelde pratik olarak erişebildiği bilgileri kullanmayı sever. Yeni bir düşünce tarzı geliştirmek istemez. Sahip olduğu enerjiyi verimli kullanması gerekir. Enerji tasarrufu için atılan bu adımlar sürekli tembel bir beynin oluşumuna neden olur. Oysa beynimizi her gün canlı tutacak egzersizler yapınca, beynimiz enerji kapasitesini artırma yoluna gider. Artmış enerji kapasitesi beyin sağlığını olumlu etkiler. Anılar da zaten canlanır.

 Daha Çok Gülün, Daha Az Somurtun

Mutlu olmak, gülümsemek hatta kahkaha atmak. Duygular beyin üzerinde ciddi anlamda etkiler yaratıyor. Pozitif düşünce tarzları ve gülmek iyi yada kötü anılarımıza sahip çıkabilecek bir gücü yaratır.  Bu gücün arka planında oksitosin hormonu yatar.  Mesela beynin birden fazla bölgesinin aynı anda çalışamadığı bir durum olan otizmli bireylerde yapılan çalışmalar oksitosin hormonunun düşüklüğü bulgusuna işaret ediyor. Sonuç olarak gülmek ve kendinizle barışık olmak çoğu hastalığın ilacı olduğu gibi güçlü bir hafızanın da ilacı.

Spor Yapın ve İyi Beslenin

Hafıza konusunda beyne giden oksijen ve besin miktarları çok önemli kriterlerdir. Beden cumhuriyetinde kral beyin gibi gözükse de; akciğer, karaciğer ve böbrek gibi diğer organların sağlıklı çalışması beyne gelen enerjiyi etkiler ve beyin sağlığını da, çalışma tarzını da olumlu etkiler.  Kısacası çoğu zaman kralın ordusu kraldan bile önemlidir. Bütün organların sağlığı da doğru beslenmeyle başlar, hareketli bir yaşamla taçlanır. Özellikle danışanlarıma tavsiyem dört duvar arasına  sıkışmış alanların dışında doğayla iç içe yapılan etkinliklere katılmaları oluyor. Zaten beslenme işini biz çok iyi uyguluyoruz.

Uyku Kalitenizi İyileştirin

Çocuklu aileler, üniversite gençleri daha iyi anlar sanıyorum. Sürekli olarak uykusuz kalmak veya kalitesiz uyumak. Genelde ertesi güne bir Albert Einstein den çok bir Zombi olarak merhaba demenize yol açar. Öyle olmadığını iddia ediyorsanız bir de etrafınıza sorun bakalım. Isırılmış olduğunuzu anlarsınız. Peki uyku kalitesi nasıl iyileşir. Bu konu kendi kliniğimde uyku terapisi şeklinde eğitim verdiğim bir konu. Burada biyolojik saatten, yatak odasının fiziksel şartlarına birçok etmen önemlidir. Ama en temel etmen hayatımızın ritmidir.

Arkadaşlarla Bir Araya Gelin

İnsan sosyal bir varlıktır. Çoğu zaman zekamızın sınırlarını ancak bu sosyal bağlantılar varlığında zorlarız. Yapılan araştırmalar sosyalleşmenin de hafızalar üzerinde etkili bir rol oynadığını gösteriyor. Dedikodu yapan teyzeden tutun da, Afrika da avlanan yerlilere kadar her birey başka bireylerle bir araya geldiğinde daha yaratıcı oluyor. Birlikte olmak anıları ve hayal dünyasını daha canlı tutmayı gerektirir. Dikkat edin: Varsa mahallenizde sürekli gıybet yaratan ve asla yerinde durmayan teyzeleri gözlemleyin. Alzheimer olmaz onlar! Daha çok çekeceğiniz var.

Stresinizi Azaltın veya Yönetin

Stres ve depresyonun bırakın hafızayı, beyin hücrelerini bile yiyip bitirdiğini yazmam için herhangi bir makaleyi referans göstermeme bile gerek yok sanırım. Buna kimsenin itirazı olamaz. Peki beynimizi bu stresten korumanın yolları var mı? Bunun cevabı stresi yok etmekte değil yönetebilmekte. Mesela yağmurlu bir hava hayal edin. Dışarı çıkmanızı gerektiren bir durum var. Hayatın size iki seçenek sunduğunu düşünürsünüz ve denklemi bunlara göre kurarsınız. Ya ıslanmayı ve hasta olmayı göze alacaksınız. Ya da kocaman bir şemsiyeniz olacak. Ancak çoğu zaman şemsiye denklemi işe yaramaz ve yan taraftan geçen bir araba, foşurt diye sırılsıklam edebilir sizi. Al sana gördün mü bak hayat bana hep ters gidiyor diye söylendiğinizi duyar gibiyim. Peki hakikaten bu seçenekler dışında başka seçenekler yok mudur? Mesela dışarı çıkmayı ertelemek ve bişeylerden vazgeçmek sizi özgür kılabilir miydi?  Peki yağmurda ıslanmaktan ne ara korkar oldunuz? Kim öğretti size ıslanınca hasta olacağımızı bir düşünün. Düşünün ve ilk kurduğunuz denklemi alaşağı edin. Böylece hayat size kendi kurallarını dayatmamış olur. Sizde özgürleşirsiniz aynı kuşlar gibi…

Makalemi bir alıntı ile bitirmek istiyorum:

Kalıyoruz. Kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz.

Can Yücel

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir